18 Eylül 2014 Perşembe

BEŞİKTAŞ 1 - 1 ASTERAS TRIPOLIS (18/EYLÜL/2014)


Şampiyonlar Ligi kapısından şanssız bir şekilde dönmüş Kara Kartal, UEFA Avrupa Ligi’ndeki ilk sınavında Asteras Tripolis’e karşı iki puanı sahada bırakıp bizleri büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Ne gariptir ki, Süper Lig’de bile iddiası olmayan takımlar maçlarını hafta sonunda oynarken, Beşiktaş gereksiz yere pazartesi lig maçına çıkıp üç gün sonra ağırlaşmış bir sahada Avrupa sınavı verdi. Ve o sahada, iki puan yeşil çamurun içine gömüldü gitti.

Asteras Tripolis’i izlerken, Yunanistan’la kültür benzerliğimizden midir bilmem, Anadolu’dan gelmiş bir takım izliyormuşum gibi hissettim. Maç bir Avrupa gecesinin ihtişamından uzaktı; sıradan bir lig maçı tadındaydı. Şampiyonlar Ligi’ne kalamadığımızda “Hiç değilse Avrupa sahnesindeyiz” diye teselli bulmuştum. Ama dün gece, o sahnenin büyüsünün, saygınlığının, değerinin ne kadar farklı olduğunu iliklerime kadar hissettim. Kazanmış olsak bile aynı şeyi yazardım: Bu gece ne futbol izlemekten keyif aldım ne de o mücadeleyi Avrupa gecesi olarak hissettim.

Asteras’ın futbolu bir anlam taşımıyordu. Beraberlik için sıkı savunma yapmadılar, topa hükmetmediler, gol için bir inanç taşımadılar. Ben bu taktiğe “Bataklık taktiği” adını verdim. Kara Kartal o bataklığın içine saplandı, bir türlü kurtulamadı. Arsenal gibi güçlü rakibe karşı gösterdiğimiz cesaret ve direnç, bu gece sahada yoktu. Rakibin temposu, ruhsuz oyunu Beşiktaş’ı da içine çekti. Ve biz, iki puanı kendi ellerimizle heba ettik.



Maç sonrası Beşiktaş’ın saha konusunda avantaj sıkıntısı yaşadığına dair söylentiler dönüyordu. Ben buna hiç katılmıyorum. Seksen bin kişilik stadyum hizmetinde. Böyle bahanelerle gelmesin kimse bana. Bahanelere gelince… Olimpiyat Stadı mı? Yetmiş bin kişilik devasa bir arena. Sekiz bin Beşiktaşlı öyle bir destek verdi ki, tezahüratlar kırk bin kişilik bir orduyu andırıyordu. Sorun stat değil, sorun sahadaki oyun ve ruh eksikliği. Elbette o berbat zemin işimizi zorlaştırdı; üç günde bir maç oynanan saha yorgundu. Ama asıl mesele hırs ve kararlılık eksikliği. Cenk’in maç sonrası “Saha bahane olamaz” demesi gönlüme su serpti. Genç ama olgun; doğruyu bilen bir ses.

Gökhan’ın golü ise gecenin tesellisi oldu. Oğuzhan’la olan uyumu göz kamaştırdı. Sezon başında Gökhan’ı kiralamanın daha doğru olacağını söylemiştim; çünkü imzalar atıldıktan sonra baş döndürücü İstanbul hayatı birçok futbolcunun performansını gölgeledi. Ama bu kez işler profesyonelce yürütülmüş, performans yerindeydi. Sosa ise henüz hazır değil, bunu görmek zor değildi. Onu bu gece kahraman olamadı diye yargılamak haksızlık olur.


Ve kaçan fırsatlar… Atamadığın zaman atarlar; futbolun yazılı olmayan yasası. Son dakikalarda gelen o kontra gol, içime fenalık saldı. Bu gece Kara Kartal ne yapıp edip o maçı kazanmalıydı. UEFA Avrupa Ligi’ne alınan bir puanla, ne yazık ki buruk ve sönük bir başlangıç yaptık.

Stadyum: Atatürk Olimpiyat Stadı.
Hakem: Miroslav Zelinka.
Beşiktaş: Tolga, Necip, Pedro Franco, Sivok, Motta, Atiba, Veli, Oğuzhan(Dk. 68 Sosa), Gökhan Töre, Olcay(Dk. 85 Kerim), Mustafa Pektemek(Dk. 29 Cenk)
Teknik Direktör: Slaven Bilic.
Asteras Tripolis: Kosicky, Lluy, Goian, Sankare, Panteliadis (Dk. 75 Munafo), Usero, Zisopoulos, Rolle, Badibanga (Dk. 68 Parra), Barrales (Dk. 85 Gianniotas), Mazza.
Teknik Direktör: Staikos Vergetis.
Goller: Dk. 32 Gökhan Töre (Beşiktaş), Dk. 88 Parra (Asteras)
Sarı Kartlar: Gojan (Asteras), Veli (Beşiktaş)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder