Beşiktaş, ligin
üçüncü haftasında zorlu Bursaspor deplasmanından çok kıymetli bir üç puan
çıkardı. Bu galibiyet bana göre üç değil, altı puana bedeldi. Çünkü Avrupa
kupaları ve ligde üst üste gelen beraberlikler sonrası oluşan karmaşa ortamı
ancak böyle bir galibiyetle durulabilirdi. Futbolun doğasında inişler çıkışlar
vardır ama spor basınının iki maçlık sonuçla teknik adamların, oyuncuların
kaderini çizmeye çalışması Türk futbolunun yıllardır önünü tıkayan
hastalıklardan biridir. Slaven Bilic bir hafta önce “başarının mimarı” ilan
edilirken, birkaç puan kaybıyla eleştirilerin odağına konmuştu bile. Oysa
takımların geleceği, günübirlik manşetlere feda edilecek kadar ucuz olmamalı.
Ve böyle bir ortamda
Beşiktaş, belki de en zor deplasmanlardan birine çıktı. Neyse ki, Bursaspor
taraftarı beklenen ilgiyi göstermedi de o olası baskı biraz hafifledi. Yine de
ilk yarıda izlediğimiz Beşiktaş, adeta sahada kaybolmuştu. Siyah-beyazlılar birbirine
topu ulaştıramıyor, hatalı paslar zincir gibi diziliyordu. Bursaspor’un
üstünlüğü ele alacak kadar büyük bir gücü yoktu ama Beşiktaş’ın o dağınık hali
korkutucuydu. “Bursaspor Beşiktaş’ın oyununu bozdu” diyenlere katılamıyorum.
Oyun bozulmadı; Beşiktaş zaten kötüydü.
Slaven Bilic, ilk yarının bitimine dakikalar kala Oğuzhan’ı kenara alıp Sosa’yı sahaya sürdü. Doğrusu değişikliğe değil, zamanlamasına takıldım. “Bir iki dakika daha beklesen ne olurdu?” diye içimden geçirdim. Ama dışarıdan konuşmak kolay; o işi yapan o, biz sadece izleyeniz. Öyle olmasa herkes formayı giyer, kulübeye geçerdi.
İkinci yarı başlarken
tablo değişmemişti. Aklımda ertesi günün manşetleri dönmeye başlamıştı ki,
Bursaspor yorulmaya, Beşiktaş ise toparlanmaya başladı. Ve gecenin kurtarıcı
golü, 86. dakikada geldi. Geç geldi ama belki de böyle olması daha hayırlıydı;
Bursaspor’un toparlanacak vakti kalmadı. Hakemin eklediği dokuz dakika bile
skoru değiştiremedi.
Ama bu maçın tek dersi skor değildi. Bursaspor’un 2 numarası, Sivok’un kafasını tekmeleyip patlattıktan sonra arkasını dönüp gitmesi; Bilic’e el kol hareketleriyle karşılık vermesi, futbol adına utanç vericiydi. Sporun ahlakla, zekâ ve çeviklikle bir bütün olduğunu unutanlara ders gibiydi. O sahnede insan ürpermez mi? Kanlar içinde yatan rakibin karşısında bir an bile durmaz mı?
Ve Veli’nin penaltı beklediği pozisyonlar… Spor basını yüz elli kamerayla bu pozisyonların neden penaltı olmadığını anlatmaya çalıştı; ama Beşiktaşlı yüreklere bunu anlatmak o kadar kolay değildi.
Sonuçta Beşiktaş bu kritik virajdan geçti, bir nebze olsun önünü açtı. Biz Beşiktaşlılara da derin bir nefes alıp Avrupa gecelerini beklemek düştü. Yüksel Kara Kartal, yüksel!
Stadyum: Bursa Atatürk Stadyumu.
Hakem: Cüneyt Çakır.
Bursaspor: Harun, Şener, Civelli, Serdar Aziz, Behich, Ozan Tufan, Belluschi,
Volkan (Dk. 79 Ferhat), Josue (Dk. 88 Enes), Bakambu (Dk. 69 Traore), Fernandao.
Teknik Direktör: Şenol Güneş.
Beşiktaş: Tolga, Necip (Dk. 46 Serdar), Franco, Sivok, İsmail, Veli, Hutchinson,
Gökhan, Oğuzhan (Dk. 43 Sosa), Olcay (Dk. 89 Atınç), Demba Ba.
Teknik Direktör: Slaven Bilic.
Gol: Dk. 86 Olcay (Beşiktaş)
Sarı Kartlar: Veli, İsmail, Serdar, Demba Ba (Beşiktaş), Ozan Tufan, Civelli (Bursaspor)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder