2 Şubat 2015 Pazartesi

BEŞİKTAŞ 2 - 1 MERSİN İDMAN YURDU (01/ŞUBAT/2015)



Kara Kartal, Süper Lig’deki yükselişine hız kesmeden devam ediyor. Stadımız hâlâ inşaat hâlinde olduğundan, bu kez Mersin İdman Yurdu’nu Ankara’da misafir ettik. Sonuç: Üç puan yine hanemize yazıldı.

Maçın daha ilk düdüğüyle birlikte Beşiktaş sahaya ağırlığını koydu. Takım, bu maçı kazanmakta kararlıydı. Sürekli atak oynayan siyah beyazlılar, 30. dakikada Olcay’ın ayağından gelen golle öne geçti. Gökhan’ın ona verdiği topuk pası öylesine şıktı ki, golün ardından yüzlere yayılan tebessümle birleşip izleyenlerin içini ısıttı. Açık konuşmak gerekirse, Mersin İdman Yurdu’nun bu maçta şansı yoktu. Onlar da bu gerçeği kabul etmiş gibi bir oyun oynadılar.

Ancak ne yazık ki, bu güzel tabloyu bozan bazı skandal hakem kararları vardı. Özellikle 61. dakikada yediğimiz gol... Pas açıkça taç çizgisinin dışından geldi. Peki, ne işe yarıyor o köşe çizgisinde duran, eline bayrak tutuşturulmuş hakemler? Top tam onun gözünün önünde dışarıdan çevriliyor ve tek kelime etmiyor. Sadece ben mi fark ettim?

Her pozisyonu onlarca kamerayla yayınlayan yayıncı kuruluş da bu açık kural ihlalini tespit etmekte sınıfta kaldı. Hani şu Galatasaray derbisinden önce oynanan Konyaspor maçını hatırlarsınız… Atiba’ya, hakemin yere çizdiği köpük çizgisine bastığı için kırmızı kart gösterilmişti. Türk futbol tarihine geçecek tuhaflıkta bir karar. Ama bu maçta rakip takım oyuncuları aynı köpük çizgisine çifter çifter bastı da, ne sarı çıktı ne kırmızı. Kurallar yalnızca Beşiktaş için mi geçerli? Bu sorunun cevabını bilen varsa buyursun versin.

Bilmem kaç tane kamerayla canlı yayın yapmasıyla övünen ve bununla gurur duyan
yayıncı kuruluş, dışarıdan çevrilen topu yakalama konusunda pek bir beceriksizdi.

Neyse ki, takımımız çabuk toparlandı. Sahneye elbette yine Demba çıktı. 66. dakikada vuruşu kaleciden döndü, top vücuduna çarpıp ağlara gitti. O an spikerin ağzından dökülen şu cümle hâlâ kulağımda: “Demba, her türlü golü atarım diyor sayın seyirciler!” Bu cümlesiyle benden geçer not alan nadir spikerlerden biri oldu.

Bu arada, verilmeyen iki net penaltı pozisyonunu da unutmayalım. Slaven Bilic, muhtemelen futbolculuk ve teknik direktörlük kariyerinde bu kadar garip kararlarla ilk kez Türkiye’de karşılaşıyordur. Her şeyden bir tecrübe çıkar denir ya; bu yaşadıkları ömrüne yeter de artar bile.

Bu yazıyı maçı izlemeden okuyan bir Beşiktaşlı, haklı olarak “Peki, biz bu maçı nasıl kazandık?” diye soracaktır. Cevabı çok basit: Arkadaşlığın, birlikteliğin ve inancın üst düzeyde olduğu Beşiktaş ruhuyla.

Slaven Bilic, muhtemelen ömrü boyunca yaşamadığı haksızlıkları 
Türkiye'de görme fırsatını yakaladı. Bu hayat tecrübesi bir ömür ona yeter.

Stadyum: Osmanlı Stadyumu.

Hakemler: Mete Kalkavan, Orkun Aktaş, Ekrem Kan.

Beşiktaş: Tolga Zengin, Serdar Kurtuluş, Pedro Franco, Ersan Gülüm, Motta, Oğuzhan (Dk.67 Tolgay Arslan), Veli Kavlak, Olcay (Dk.87 Atınç), Sosa (Dk.84 Kerim), Gökhan Töre, Demba Ba.

Mersin İdman Yurdu: Mihaylov, Serkan, Servet, Mitrovic, Vederson, Sadiku, Mehmet Taş (Dk.46 Sinan Kaloğlu), Murat Ceylan, Nakoulma (Dk.62 Futacs), Welliton (Dk.74 Tita), Güven Varol.

Goller: Dk.30 Olcay Şahan, Dk.66 Demba Ba (Beşiktaş), Dk.61 Sinan Kaloğlu (Mersin İ.Y)

Sarı Kartlar: Mehmet Taş (Mersin İ.Y.)

30 Ocak 2015 Cuma

BEŞİKTAŞ 3 - 1 SARIYER (29/OCAK/2015)


Kara Kartal, Süper Lig’de fırtına gibi esmeye devam ederken, Türkiye Kupası’nda da yoluna kararlılıkla devam ediyor. İlk maçlardaki talihsiz puan kayıpları ne yazık ki grup liderliği şansımızı ortadan kaldırdı ama mevcut performans, ikinci sırayı koruyarak üst tura geçeceğimize işaret ediyor.

Bu maçın kadrosu, alıştığımız Beşiktaş’tan oldukça farklıydı. Hal böyle olunca neyle karşılaşacağımızı merakla beklemeye başladık. Slaven Bilic’in yeni transferlerin tamamını sahaya sürmesi, hem onlar açısından önemli bir uyum süreci başlattı, hem de hocaya takımını farklı bir düzlemde gözlemleme şansı sundu. Açık söylemek gerekirse, Beşiktaş tam kadro sahaya çıkmadığında biraz huzursuz oluyorum. Hele ki puan kaybına tahammül olmayan bir maçta, bu tarz denemeler ister istemez endişe yaratıyor. Neyse ki gençlerle yeni transferlerin harmanlandığı kadro, ilk yarıdaki tutuk oyuna rağmen sahada dengeyi korumayı başardı.

Furkan’ın gol bulması beni çok sevindirdi. Böyle maçlar genç oyuncuların moral kazanması için eşsiz fırsatlar sunuyor. Gol de bir futbolcunun ruhunu işine en iyi bağlayan şeydir. Opare için yorumcu Oktay’ın “yerini bulamamış” sözlerine kesinlikle katılmıyorum. Aksine, gayet yerinde ve dengeli bir oyun oynadı. İleriye çıktığında katkı verdi, geriye dönüşlerde pozisyonunu kaybetmedi. Dahası, defans oyuncusunun gol atmamasını eleştirmek ise ayrı bir garabetti. Kardeşim, adam stoper! Gol atması şart mı?


Tolgay… Gerçekten anlatıldığı kadar varmış. Açıkçası eski maçlarını izlemediğim için hakkında bir ön fikir geliştirememiştim ama bu maçta gösterdiği performans, Beşiktaş’ın yaptığı transferin ne kadar isabetli olduğunu gösterdi. Özellikle attığı golde topa değil, doğrudan kaleye odaklanan bakışları bana “bu çocuk olmuş” dedirtti. Pozisyon alma, oyun görüşü ve soğukkanlılığı fazlasıyla etkileyiciydi. Milosevic ise sahada var mıydı, yok muydu pek anlayamadım. Belki de topun sürekli bizde kalması nedeniyle ön plana çıkamadı. Bir sonraki maçta daha dikkatli izlemek lazım.

Gökhan ve Demba için artık kelime bulmak zor. Bu maçta çok fazla sorumluluk almaları gerekmiyordu belki ama sahada oldukları her an Beşiktaş’a güven ve seyir zevki kattıkları tartışmasız. Onları izlemek, futbolsever için her zaman bir kazanç.

Türkiye Kupası’nda Beşiktaş’ı yeterince hırslı görmediğim için daha önce sıkça eleştirmiştim. Ancak geldiğimiz noktada şunu kabul etmek gerek: Kara Kartal’ın “ölüsü” bile kupa maçlarını kazanmaya yetiyor. Öylesine güçlü bir kadromuz var ki, her maçın zirvesi olmasını gönlüm istiyor. Elbette futbol bu—düşüşler, çıkışlar olacak. Mesele, bu gelgitleri damarlarımda dolaşan siyah-beyaz kana sabırla ve inatla anlatabilmekte.


Stadyum: Atatürk Olimpiyat Stadyumu.

Hakemler: Özkan Çeliker, Cevdet Kömürcüoğlu, Serkan Çimen.

Beşiktaş: Cenk, Opare, Atınç, Milosevic, İsmail, Necip, Tolgay Arslan, Frei (Dk.61 Gökhan Töre), Sosa (Dk.61 Demba Ba), Uğur Boral, Furkan Yaman (Dk.79 Oğuz)

Sarıyer: Burak, Soner (Dk.75 Emre), Serhat, Mustafa (Dk.64 Hakan), Mert (Dk.64 Cemre), Güney, Gökhan, Günay, Ozan, Fırat, Muhammed.

Goller: Dk.41 Necip Dk.78 Furkan, Dk.81 Tolgay (Beşiktaş), Dk.79 Cemre (Sarıyer)

Sarı Kartlar: Atınç (Beşiktaş), Mustafa (Sarıyer)

28 Ocak 2015 Çarşamba

GENÇLERBİRLİĞİ 0 - 2 BEŞİKTAŞ (26/OCAK/2015)


Beşiktaş, ligin ikinci yarısına adeta fırtına gibi bir başlangıç yaptı. Başkentte Gençlerbirliği’ni iki golle geçerek zirve yarışındaki yerini korudu ve geleceğe dair umutları iyice perçinledi. Ligin devre arasına yalnızca bir puan geriden giren kara kartallar, verilen bu kısa molanın ardından sahaya geri dönerken “ortalığı silip süpüreceğiz” minvalinde açıklamalarda bulunmuştu. Bu maç, o sözlerin altının ne denli dolu olduğunu gösteren net bir işaret oldu.

Şimdi gelin, biraz oyuncu bazlı değerlendirme yapalım.

Atiba her zamanki gibi görevini yaptı, ancak gözlerinde o ilk transfer olduğu zamanki ışıltıyı göremedim. Galatasaray derbisinde gördüğü kırmızı kart sonrası gelen eleştiri bombardımanının hâlâ etkisinde olabilir. Bence bu süreci iyi yönetemedi. Eğer ben Atiba’nın yerinde olsaydım, maçtan sonra çıkar kameraların karşısında kartın yanlışlığını anlatır, ama buna rağmen takımı yalnız bırakmayacağımı da vurgulardım. Böyle durumlarda akıllı olmak gerekir. Gazı sen vereceksin. “Ben Beşiktaşlıyım,” diyeceksin, gönülleri alacaksın.

Oğuzhan’daki düşüş artık iyiden iyiye göze batıyor. Hakkında çeşitli transfer söylentileri dönüyor. Ne var ki, bu söylentiler doğruysa, futbolcunun performansını artırıp kendini göstermek istemesi gerekmez mi? Tam tersi bir görüntü içinde olması tuhaf.


Kerim için daha önce defalarca “halı saha futbolcusu” benzetmesini kullanmıştım. Açık söylemek gerekirse bu benzetme pek de yalan değildi. Fakat bu maçta bambaşka bir Kerim izledik. Yalnızca çalımlar atan değil, mücadele eden, direnen, oyunun kaderini değiştiren bir Kerim! Adeta galibiyeti tek başına getirdi. Şaşırdım ve itiraf ediyorum: Alkışladım. Dilerim bu performans bir istisna değil, bir başlangıçtır.

Pedro’nun maçın son dakikasında yaptığı hata ise büyük bir talihsizlikti. Ayağında kaçırdığı topu kurtarmak isterken rakibini düşürmek zorunda kaldı. Bu ona ders olsun. Liverpool gibi bir devin karşısında böylesi bir hatada rakibi yakalama şansın bile olmaz. Orada affetmezler. Adamı düşürmeye fırsat bulamadan kalende golü görürsün.

Serdar, eski bir Beşiktaşlı olarak geri döndü ve bu kez takımın güvenilir isimlerinden biri olarak sahada. Gelişimini görmek güzel. Takımına olan bağlılığı net şekilde hissediliyor. Helâl olsun. Demba ise yine yaptı yapacağını! O nasıl bir gol arkadaş? Sanki bilardo masasında açı hesapladı. Ölçtü, biçti, tarttı ve topu adeta iğne deliğinden geçirdi. Sayın seyirciler!

Son olarak bir tespitim var: Spikerlerin dili. Beşiktaş lehine bir pozisyon olduğunda hemen “Hakem pozisyona çok yakındı!” diyorlar. Ama iş aleyhimize döndüğünde söylem bir anda değişiyor: “Gözler hakemde…” Biliyorum kulağa tuhaf gelebilir ama bu değişimi defalarca fark ettim. Ne diyelim, Beşiktaşlı olmak zaten biraz da bu dünyaya karşı uyanık olmak değil midir?

Stadyum: Ankara 19 Mayıs Stadyumu.

Hakemler: Mustafa Kâmil Abitoğlu, Kemal Yılmaz, Adil Sinem.

Gençlerbirliği: Ramazan, Hakan, Ahmet, Tosic, H. İbrahim (Dk. 62 Uğur Çiftçi), Gosso (Dk.90 Çağrı Bülbül), Doğa, Petrovic, Guido, Mervan (Dk. 60 Antal), Berat.

Beşiktaş: Tolga, Serdar, Franco, Ersan, Motta, Gökhan (Dk.89 İsmail Köybaşı), Hutchinson, Necip, Oğuzhan (Dk. 63 Kerim Frei), Olcay (Dk. 90 Atınç), Demba Ba.

Goller: Demba Ba (Dk. 69), Olcay Şahan (Dk. 77)

Sarı Kartlar: Gosso, H.İbrahim, Doğa Kaya, Ahmet, Petrovic (Gençlerbirliği), Necip Uysal (Beşiktaş)

Kırmızı Kart: Pedro Franko (Dk. 90)

22 Ocak 2015 Perşembe

ADANA DEMİRSPOR 1 - 4 BEŞİKTAŞ (21/01/2015)


Nedendir bilinmez, Beşiktaş bu sezon Türkiye Kupası’na bir türlü yoğunlaşamadı. Oysa ucunda Avrupa kupalarına açılan kapı olan bu mücadele, yıllar boyunca bizleri hep heyecanlandırmıştır. Kimileri, futbolculara ligdeki maç başı ücretlerinin kupadaki primlerden fazla olması nedeniyle motivasyon düşüklüğünden bahsediyor. Ancak bu açıklama bana fazlasıyla anlamsız geliyor. Zira kupayı kazanan takım, yalnızca bir kupa değil, aynı zamanda Avrupa bileti de kazanıyor. Süper Lig’in sürprizlere açık üç puanlı sisteminde Avrupa’ya katılamama riski varken, takımlar neden bu yolu hafife alır, gerçekten aklım almıyor.

Beşiktaş, bu maçta da sahaya kupaya odaklanmış bir görüntüyle çıkmadı. İlk yarıda sahada as oyuncuların tamamı yoktu; yine de Adana Demirspor karşısında zorlandılar. Daha önce yaptığım bir tespit vardı: Beşiktaş’la kafa kafaya oynamaya kalkan takımlar, yenilgiyi davet eder. Ancak bu kez Adana Demirspor ilk yarıda bizimle rahatlıkla kafa kafaya top oynadı. Bu durum beni ciddi şekilde endişelendirdi ve içimdeki o tanıdık his yeniden yükseldi: Galiba bu kupayı gerçekten bir tek ben umursuyorum.

Yine de maç Beşiktaş’ın lehine bir şans golüyle başladı. Yedinci dakikada Abdülkerim’in kendi kalesine attığı golle Beşiktaş 1-0 öne geçti. Ancak rakip, on dakika sonra Özgürcan ile cevabını verdi. İlk yarı boyunca Beşiktaş rakibini kıramadı, oyun kopmadı. Ve devre bittiğinde yine kendi kendime aynı cümleyi fısıldadım: “Sanırım gerçekten bir tek ben önemsiyorum bu kupayı…”

İkinci yarıda işler değişti. Gökhan ve Demba’nın oyuna girişiyle maçın rengi dönüştü. Özellikle Demba öyle bir şut çıkardı ki, kaleci topu görmeden ağlarında buldu. Bir insan böyle bir vuruşu nasıl yapar, akıl sır ermez. Diğerleri de futbolcuysa, Demba başka bir gezegenden olmalı! Ardından altyapıdan yetişen Atınç sahne aldı. Defans oyuncusu olmasına rağmen attığı golle adeta “Ben de buradayım!” dedi.

Oyunun kontrolü artık tamamen Beşiktaş’taydı. 82. dakikada ise sahneye Cenk çıktı. Harika bir frikik golüyle skoru belirledi: 4-1. Bu golle adeta Demba’ya göz kırptı: “Sahne senin olabilir ama ben de buradayım.”

Türkiye Kupası’nda nihayet yüzüm güldü. Neden böyle söylüyorum? Çünkü kupayı hâlâ sadece benim ciddiye aldığımı düşünüyorum. Bu fikstürde Beşiktaş’ın altı puanla ikinci sırada olması bana tuhaf geliyor. Arsenal’i elinden kaçıran, Tottenham’ı ezip geçen Beşiktaş’a yakışan bu değil. Umarım bir sonraki maçta zirvede yerimizi alırız. O gün gelene dek, saygılar ve siyah-beyaz selamlarımla…


Stadyum: 5 Ocak Stadyumu.

Hakemler: Barış Şimşek, Bahtiyar Birinci, Mehmet Metin, Sinan Cem İyihuylu (4. Hakem)

Beşiktaş: Tolga, Serdar, Pedro, Atınç, İsmail, Necip, Oğuz (Dk.46 Demba Ba), Kerim (Dk.46 Gökhan), Oğuzhan, Uğur, Cenk T. (Dk.87 Ümit)

Yedekler: Enes, Muhammed, Ümit, Ersan, Furkan, Gökhan, Demba Ba.

Teknik Direktör: Slaven Bilic.

Adana Demirspor: Emre, Abdülkerim, Şaban, Fazlı, Ferhat Çökmüş, Hakan (Dk.73 Beykan), Umut (Dk.72 Attamah), Özgürcan, Hurşut(Dk.79 Mesut), Cumali, Oğuzhan Aynaoğlu.

Yedekler: Burak, Attamah, Yiğitcan, İzzet, Ferhat Vanlı, Mesut, Beykan.

Teknik Direktör: Ünal Karaman.

Goller: Abdülkerim (Dk.7 K.K.), Özgürcan (Dk.10), Demba Ba (Dk.70), Atınç (Dk.76), Cenk (Dk.82)

Sarı Kartlar: Atınç (Dk.36), Oğuzhan (Dk.74), Fazlı (Dk.81)

4 Ocak 2015 Pazar

BEŞİKTAŞ 0 - 2 GALATASARAY (04/OCAK/2015)


Beşiktaş, 2015 yılındaki ilk resmi maçında Galatasaray’a Olimpiyat Stadı’nda 2-0 mağlup olarak liderlik koltuğunu Fenerbahçe’ye devretti. Özellikle ikinci yarıda sergilediği tutuk oyun, yapılan oyuncu değişikliklerine rağmen kara kartalı galibiyete taşıyamadı.

Kuşkusuz, tribünleri soğuk havaya rağmen dolduran on binlerce Beşiktaşlı gibi ben de bu gece Galatasaray’ı yeneceğimize yürekten inanmıştım. Maç yoğun yağmur altında başladı. Sahadaki ilk dikkatimi çeken şey, Galatasaray’ın inanılmaz bir yayılımla Beşiktaş’a alan bırakmamasıydı. Öyle ki, gözlerime inanamadım, neredeyse sahada on dört kişi olduklarına yemin edebilirdim. Elbette bu mümkün değildi ama Beşiktaş’ı örümcek ağı gibi sarmışlardı. Kara kartal nefes alacak boşluk bulmakta zorlandı.

Savunmada özellikle Semih’in performansı göz kamaştırıcıydı; öylesine etkiliydi ki, onu iki kişilik bir savunmacı gibi izledik. Galatasaray sahaya kazanmak için çıkmıştı ama oynayarak değil, oynatmayarak. Beşiktaş’ı durdurmak adına ne gerekiyorsa yapacaklarını önceden çalışmışlar. Ve bunu fazlasıyla başardılar.



50. dakikada Melo, ceza sahasında tüm “profesyonel” numaralarını sergileyerek golü buldu. Açıkçası, bu dakikaya kadar Galatasaray’a hakkını teslim etmek istedim. “Beşiktaş’ı nasıl yenersin?” dersinin uygulamalı bir versiyonunu izliyorduk. Galatasaray bile artık Beşiktaş’ı yenmek için dişe diş oynamıyorsa, bunu gurur meselesi mi yapmalıydım, bilemedim. Ama sonuç ortadaydı: Gol gelmişti.

Maçın 15. dakikasından itibaren Galatasaraylı oyuncuların Veli üzerine oynayacağını anlamıştım. 62. dakikada, hakem beklenen darbeyi vurdu ve Veli’ye inanılmaz bir kırmızı kart gösterdi. El uzatan rakibine aynı şekilde karşılık veren Veli, sanki pusuya düşürülmüş gibiydi. Hakem bir an bile tereddüt etmeden kartı çıkardı. Maç orada bitti. Orta saha çöktü, Bilic ne kadar müdahale etse de takım bir su borusu gibi sızdırmaya başladı. Demba’nın yokluğu, Atiba’nın yalnızlığı, Gökhan’ın yalnızlığı... Her şey birer birer çözüldü.

Beşiktaş o kadar oyundan düştü ki, son dakikalarda yapılan her hücum girişimi yorgun bir umutsuzluk taşıyordu. Hakemin maçı iki dakika bile uzatmayacağını düşünmüştüm ama beş dakika ekledi. Ve ne olduysa, o beş dakikada ikinci gol de geldi. O an televizyonu kapattım. Fişini de çektim. İçimde bir korku vardı: Ya yanlışlıkla yeniden açılırsa ve spiker “Geçmiş olsun Beşiktaş” derse, sinirime hâkim olamazdım.

Bu gece derin bir yara aldık. Ne yazık ki Beşiktaş bunu hak etmedi. Ama maç bitti. Şimdi sadece “önümüzdeki maçlara bakacağız” klişesi kaldı elimizde. Ve maalesef bu sefer onu üzülerek söylüyorum.

Stadyum: Atatürk Olimpiyat Stadyumu.

Hakemler: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun, Özgüç Türkalp. (4. Hakem)

Beşiktaş: Tolga, Serdar, Pedro, Ersan, Motta, Veli, Gökhan, Sosa (Dk.85 İsmail), Oğuzhan, Olcay (Dk.66 Kerim), Demba Ba (Dk.75 Cenk T.)

Yedekler: Cenk G., Atınç, Ümit, İsmail, Uğur, Kerim, Cenk T.

Teknik Direktör: Slaven Bilic.

Galatasaray: Muslera, Chedjou, Sabri, Semih, Telles, Emre, Selçuk, Sneijder (Dk.80 Olcan), Melo (Dk.71 Bruma), Umut (Dk.60 Hamit), Burak.

Yedekler: Sinan, Hakan, Hamit, Yasin, Olcan, Pandev, Bruma.

Teknik Direktör: Hamza Hamzaoğlu.

Goller: Melo (Dk.50), Burak (Dk.90+5)

Sarı Kartlar: Ersan (Dk.20), Emre (Dk.90+1)

Kırmızı Kart: Veli (Dk.62)

29 Aralık 2014 Pazartesi

KONYASPOR 1 - 2 BEŞİKTAŞ (28/ARALIK/2014)


Beşiktaş, zorlu geçen doksan dakikanın ardından Konyaspor’u deplasmanda mağlup ederek Süper Lig’deki liderliğini sürdürdü. Spor basınının ve yayıncı kuruluşun bu maçı “haftanın büyük maçı” olarak lanse etmesinin ardında elbette Beşiktaş’ın inatla sürdürdüğü liderlik mücadelesi vardı. Ancak ne yalan söyleyeyim, Beşiktaş ile Konyaspor arasında oynanan maçların ne zamandan beri “dev mücadele” statüsüne yükseldiğini anlayabilmiş değilim. Sanırım biz yıllardır başka Beşiktaş-Konya maçlarını izlemişiz.

Maçın her iki yarısında da Konyaspor, oyunu dengelemek adına sertliğe dayalı bir anlayış benimsedi. Özellikle 30 numaralı formayı giyen oyuncunun faulleri en azından bir sarı kartı hak ediyordu. Ama hakem, bu faulleri “omuz omuza mücadele” diye yorumlamayı tercih etti. Öte yandan, 84. dakikada verdiği tartışmalı penaltı ve ardından Atiba’ya gösterdiği kırmızı kart, takım açısından bir sonraki hafta oynanacak Galatasaray derbisi öncesi ciddi bir handikap oluşturdu.

Gökhan ve Veli arasında yaşanan kısa süreli tartışma beni epey endişelendirdi. Takım içi uyumun bozulabileceği kaygısıyla ikinci yarıda bu iki oyuncuyu dikkatle izledim. Neyse ki, pas vermeme gibi saçma davranışlara girmediler. Eğer zincirin iki halkası kopmuş olsaydı, oyunun bütün akışı dağılabilirdi. Gökhan’ın performansı ise kusursuzdu. Bir pozisyonda üç oyuncuyu sırtına alarak ilerlediğini görünce, birden Amokachi’yi hatırladım. O sağdan atağa kalktığında üç kişi peşine takılır ama onu bir türlü durduramazlardı. Gerçekten çılgın günlerdi.



Kalecimiz Tolga güven veren bir kaleci, ancak penaltı konusunda aynı şeyi söylemek zor. Neredeyse her penaltıda ters köşeye yatıyor. En azından bir pozisyonda topla aynı yöne hamle yapsa içim rahatlayacak. Bu durum, kaleci antrenörlerinin dikkatini çekmemiş olabilir mi?

Sosa yine şiir gibi oynadı. Futbolcu değil sanki sahada dans eden bir sanatçı. Golünde topa gelişine yaptığı kesme vuruş, seyreden herkese büyük bir estetik keyfi yaşattı. Böyle bir golü canlı izlemek büyük mutluluktu. Demba Ba ise bugün golle buluşamasa da ceza sahasında kendini unutturup savunmayı üzerine çekerek takımına alan açtı. Onun varlığı bile rakip defans için bir tehdide dönüşüyor.

Maç boyunca oyun neredeyse hiç durmadığı hâlde, hakem tarafından beş dakika uzatma verildi, hatta üzerine bir dakika da eklendi. Sonunda maç bitti ama spikerin “...ve Beşiktaş liderliğini sürdürüyor” cümlesi var ya, ses tonuna yansıyan hayal kırıklığı hâlâ kulaklarımda. Sanki cümlenin başına, duyulmayan bir “Maalesef” kelimesi gizlice eklenmiş gibiydi — ama biz Beşiktaşlılar o kelimeyi duymadık sanmayız.

Stadyum: Torku Arena Stadyumu.

Hakem: Halis Özkâhya.

Konyaspor: Belec, Ali Turan (Dk.69 Benjamin Fuchs), M. Güven (Dk.72 Recep), Ömer Ali (Dk.69 Gabriel Torje), Ali Çamdalı, Djalma, Kokalovic, Selim, M. Uslu, Uğur, Hasan Kabze

Beşiktaş: Tolga, Serdar, Franco, Ersan, İsmail (Dk.61 Motta), Veli, Atiba, Gökhan, Sosa (Dk.76 Kerim), Olcay, Demba Ba (Dk.71 Cenk Tosun)

Goller: Dk.19 Gökhan Töre, Dk.58 Sosa (Beşiktaş), Dk.85 Hasan Kabze (Konyaspor)

Sarı Kart: İsmail (Beşiktaş)

Kırmızı Kart: Atiba (Beşiktaş)

25 Aralık 2014 Perşembe

BEŞİKTAŞ 1 - 2 ADANA DEMİRSPOR (24/ARALIK/2014)


Beşiktaş, Türkiye Kupası’nda misafir olduğu Adana Demirspor’a da mağlup olarak gruptaki durumunu iyiden iyiye sıkıntıya soktu. Anlam veremediğim bir şekilde, sanki bu kupayı bir tek ben önemsiyorum. Ne futbolcular, ne teknik heyet, ne yönetim, ne de izleyicilerde gerçek bir ciddiyet sezilmiyor. En çok da Beşiktaş'ın, rahatlıkla kazanabileceği maçları antrenman havasında oynaması ve bol keseden puan dağıtması canımı sıkıyor. Türkiye Kupası ne zaman bu kadar gözden düştü, doğrusu aklım almıyor. Madem böyle olacak, o hâlde bu kupaya hiç katılmayalım; ne kendi enerjimizi boşa harcayalım, ne de rakiplerimizi kandıralım.

Sonuç beni elbette rahatsız etti ama Beşiktaş’ın sahadaki oyunu için aynı sertliği göstermeyeceğim. Takım genel anlamda kötü değildi, ama her zaman olduğu gibi sayısız gol pozisyonunu heba etti. Gökhan günün en iyisiydi; iyi oyununu bir de golle süsledi ama nafile… Tek başına bir maçı almak kolay değil. Beşiktaş, kolektif olarak maçı kazanmak istiyor gibi görünmedi. Bu ikinci yenilgiyle birlikte işin ciddiyetinden hâlâ uzak oldukları iyice ortaya çıktı. Eğer bu maçlar antrenman niyetine oynanacaksa, tesislerde bir amatör takımı ağırlayıp neşeli idmanlar yapılabilir. Ancak burası Türkiye Kupası. Finalde bir kupa kaldırılıyor. Bunun neyini azımsıyorsunuz?

Maçın en ilginç yanı ise sahadaki centilmenlikti. Beşiktaşlı oyuncuların, Adana Demirsporlu bir futbolcuya gösterilen kırmızı karta itiraz etmesi, sahalarda nadir görülen bir davranıştı. Böyle sahneleri özlüyoruz, evet, ama aynı zamanda zihnimin bir köşesinde şu soru var: Acaba bu tavır, maçın ciddiyetle ele alınmamasından mı kaynaklanıyordu? İddialı ve tansiyonu yüksek bir karşılaşmada da aynı davranış sergilenir miydi? Bu sorunun cevabı, futbolcuların kalbinde gizli kalacak.

Atiba’nın sakatlandığı anda Adana Demirsporlu oyuncuların topu dışarı atması da alkışı hak eden bir davranıştı. Ama yine, içimden bir ses bu nezaketin bir rahatlıktan mı, yoksa gerçek bir sportmenlikten mi doğduğunu sorguluyor. Maç boyunca centilmenliğe dair birçok örnek gördük, evet... Ama acaba bu, iki tarafın da kupayı çok fazla önemsememesinden mi ibaretti?

Sonuç ne olursa olsun, olan oldu. Beşiktaş Türkiye Kupası’nda oynadığı iki maçta altı puanı birden sahada bıraktı. Etrafıma bakıyorum, sosyal medyada dolaşıyorum... Gerçekten kimse bu durumu umursamıyor gibi. Acaba bir deli ben miyim?



Stadyum: Sarıyer Yusuf Ziya Öniş Stadyumu.

Hakem: Suat Arslanboğa

Beşiktaş: Cenk, Serdar, Atınç, Ersan, İsmail (Dk. 78 Furkan), Veli, Atiba (Dk. 58 Sosa), Oğuzhan, Kerim, Olcay (Dk. 58 Uğur), Gökhan

Adana Demirspor: Emre, Cumali, Fazlı, Albulkerim (Dk. 88 Yiğitcan), Ferhat, Alaattin (Dk. 74 Tayfur) Hakan, Oğuzhan, Timur, Umut (Dk. 71 Joseph), Özgür Can

Goller: Dk. 70 Gökhan Töre (Beşiktaş), Dk. 14 Timur Özgöz, Dk. 59 Abdülkerim Bardakçı (Adana Demirspor)

Sarı Kartlar: Abdülkerim, Hakan, Ferhat Çökmüş (Adana Demirspor)